A d @ b- Biyoloji Sitesi
  SAĞLIĞA ZARARLI ALIŞKANLIKLAR
 
ÜNİTE IV SAĞLIĞA ZARARLI ALIŞKANLIKLAR
KONULAR
Sağlığa Zararlı Alışkanlıklarla ilgili Kavramlar
Tütün ve Sigara Bağımlılığı
Alkol Bağımlılığı
Madde Bağımlılığı
Sigara Alışkanlığı ve Alkol, Uyuşturucu Bağımlılığı Tedavisi
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1. Çevrenizde varsa sigara içen kişilere sigarayı niçin içtiklerini sorunuz, not ederek arkadaşlarınızla tartışınız.
2. Sigaranın akciğer hastalıkları ile ilişkisini araştırarak, arkadaşlarınızla tartışınız.
3. Sigara ve alkolün aile hayatına olumsuz etkilerini araştırıp arkadaşlarınızla tartışınız.
1. SAĞLIĞA ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA İLGİLİ KAVRAMLAR
Sağlığımızı olumsuz yönde etkileyen, etkileri bilindiği halde kullanımından vazgeçilmeyen kimyasallar, bulaşıcı hastalıklar kadar tehlikeli sonuçlara sebep olabilir. Bu maddelerin insan üzerindeki etkilerini değerlendirebilmek için bağımlılık kavramını da açıklamak gerekir. Merkezî sinir sistemini uyararak kişinin ruhsal durumu üzerine etki eden bu maddelere karşı sürekli alma isteği duyulmaktadır. Kullanılan maddeye bağlı olarak kişi, özerkliğini ve öz denetimini yitirmektedir. Bu tabloya bağımlılık adı verilir. Eskiden bağımlılık, fiziksel ve psikolojik bağımlılık olarak ikiye ayrılırdı. Günümüzde bu ayrım kullanılmamaktadır.
Bağımlılıkta merkezî sinir sistemindeki hücrelerin normale yakın fonksiyon gösterebilmesi için kullanılan maddeye karşı sürekli ihtiyaç duyulması söz konusudur. Madde yeterli dozda alınıyorsa dışarıdan fiziksel bağımlılık fark edilmeyebilir. Ancak maddenin bulunamaması ya da alınamaması hâlinde vücutta, yoksunluk belirtileri denen bedensel bazı sorunlar ortaya çıkar. Yoksunluk durumunda kişide, çarpıntı, sıkıntı, huzursuzluk, uykusuzluk, hırçınlık, kişilik bozuklukları, unutkanlık, gerçekte olmayan bazı değişiklikleri hissetme gibi belirtiler görülebilir. Ayrıca ateş, terleme, burun akıntısı, bulantı, kusma, göz bebeklerinde büyüme, ani gelen sancılar, sara benzeri nöbetler, koma ve ölüm ortaya çıkabilir.
2. TÜTÜN VE SİGARA BAĞIMLILIĞI
Sağlığa zararlı bağımlılıklar arasında en yaygın olan, tütün ve sigara kullanımıdır. Tütün genellikle sigara olarak içildiği gibi pipo, puro, nargilede de kullanılabilir. Ayrıca tütün çiğneme alışkanlığı da görülür. Sigara, kurutulup ince ince kıyılan tütünlerin, çok ince kâğıda rulo şeklinde sarılması ile elde edilir.
Çok uzun süredir ve yaygın olarak kullanılmakta olan sigara, kolaylıkla bağımlılık yapmaktadır. Bağımlılığa sebep olan, nikotin adlı maddedir. Sigara içildiğinde ağızda bıraktığı ilk tat beğenilmediği hâlde, sigaranın parmaklar ve dudaklarda bıraktığı dokunma hissi, akciğer dokusunun uyarılması ve psikolojik etkenler bağımlılığa sebep olmaktadır.
Sigaraya başlama, genellikle sosyal sebeplere dayanmaktadır. Büyükleri taklit etme, arkadaşlar arasında kendini kanıtlama, grup içinde üstünlük sağlamaya çalışma, aşağılık duygusunu gidermeye çalışma, yalnızlık ve üzüntülerini giderme isteği sigaraya başlama sebeplerinden bazılarıdır.

Resim 4.1 iradesi güçlü kişiler kişiliklerini kanıtlamak için sigaraya ihtiyaç duymazlar.

Refleks: Dıştan gelen uyarım sonucu hareket, salgı gibi tepkilere yol açan irade dışı sinir hareketidir.

Sempatik sinir sistemi: İsteğimiz dışında görev yapan organların çalışmasını (damarlarda daralma, kalp atışlarının hızlanması vb.) düzenleyen sinirlerden bir bölümü.

Katran: Organik maddelerden (bitki, kömür vb.) kuru damıtma yoluyla elde edilen sıvı yağ kıvamında, kara renkli, ağır is kokulu, suda erimeyen bir maddedir.

Sigaraya başlamada önemli bir etken de reklâmlardan etkilenmedir. Reklâmlar sigarayı, kendine güven, bağımsızlık ve arkadaşlarca kabul edilmenin bir anahtarı gibi sunarak gençleri sömürmektedir. Özellikle ergenlik döneminde çeşitli sorunlar yaşayan gençler, reklâmlardan kolayca etkilenmekte ve sigara içmekle sorunlarının azalacağını düşünmektedir. Oysa iradesi güçlü kişiler, sorunlarını böyle alışkanlıklarla çözmeye kalkışıp, bu yolla kişiliklerini kanıtlamaya çalışmazlar (Resim 4.1). Toplum tarafından sevilen sporcu, sanatçı gibi kişilerin bazen yayın organlarında sigara kullanırken görüntülenmeleri de gençlerde özentiye sebep olabilir. Aynı şekilde büyüklerin, çocukların yanında sigara içmeleri de özendirici bir etki yapar. Gençler, böylece sigara içmeyi erişkin tipi bir davranış olarak algılar. Halbuki sigara içenlerin yaklaşık yarısı 11-18 yaş grubundadır. Dünya üzerinde 1,1 milyar sigara içici bulunmakta bunun 3/4'ü az gelişmiş ülkelerde yaşamaktadır.

a. Tütün ve sigaranın zararları
Araştırmalar sigara içmekle 4000 kadar zararlı maddenin ortaya çıktığını göstermiştir. Bunların 1000 kadarı Dünya Sağlık Örgütünce kesinlikle sağlığa zararlı olduğu kabul edilen maddelerdir. Bu zararlı maddelerin en önemlileri nikotin, karbon monoksit, katran, fenol ve benzendir.
Nikotin; bağımlılığa sebep olan ve vücuttaki organlara uyarıcı etki yapan bir maddedir. Kalp hızını, kan basıncını, iskelet kaslarına giden kan akımını arttırır. Deriye giden kan damarlarını ve toplardamarları daraltır. Sempatik sinir sisteminin çalışmasını arttırır, refleks cevabı yavaşlatır. Tahriş öksürüğü yapar. Solunum kısalmasına, böbrek üstü bezlerinden hormon salgılanmasının artmasına sebep olur. Kanın pıhtılaşma faktörlerinin azalmasına, kanda şeker, laktik asit ve yağ türevi maddelerin artmasına sebep olur.
Karbon monoksit; solunduğu zaman kanda hemoglobin tarafından taşınan oksijen molekülü ile yer değiştirir. Böylece vücuda daha az oksijen taşınmış olur. Kalp daha hızlı çalışır, sık nefes alınır, ancak taşınan oksijen yetersiz kalır. Katran ise solunum yolunun tüysü yapısını bozar. Yabancı maddeleri tutarak süzen tüysü yapı görevini yapamaz, böylece hastalığa yakalanma riski artar.
Katran, yüzlerce kanser yapıcı madde taşır. Akciğer, boğaz ve ağız içi kanserlerinin sebebi tütün kullanımı ile katran solunmasıdır.
Sigara, solunum yollarında tahriş yaparak bronşit, astım gibi çeşitli akciğer hastalıklarına sebep olur. Bu tür hastalıklar sigara içenlerde içmeyenlere göre 3-4 kat fazla görülür.
Sigaranın akciğer kanseri ile doğrudan ilişkisi vardır. Dünya Sağlık Örgütünün kayıtlarına göre akciğer kanserlerinin % 90'ı, solunum yolunun kanser dışı hastalıklarının % 75'i, kalp damar sistemi hastalıklarının % 25'i, sigara ile doğrudan bağlantılıdır. Sigaraya erken başlayanlarda akciğer kanseri tehlikesi, içmeyenlere göre 15 kat daha fazladır. Tüm kanser çeşitlerinin % 33'ü sigara kullanımı ile ilişkilidir.
Süreğen akciğer hastalıklarının oluşumu ve kötüleşmesinde sigara içiminin önemli rolü vardır. Sigarayı ağızlıkla içmek ya da nefesi içeri çekmemek sigaranın zararlı etkilerini gidermemektedir.
Sigara, kalp-damar sistemini olumsuz etkileyerek damar sertliği riskini arttırmaktadır. Damar sertliği, oluştuğu bölgeye göre belirtiler göstererek kalp krizi ve beyinde dolaşım bozukluğu gibi hastalıklara sebep olur. Burger hastalığı da sigara içenlerde daha sık görülen, dolaşım bozukluğu ile kendini gösteren bir damar hastalığıdır. Dolaşım bozukluğu sonucu kangren gelişerek bacakların kesilmesine sebep olabilir.
Sigara, mide asidinin artmasına ve ülser gelişmesine sebep olabilir, sindirimi bozar, mide kanaması riskini arttırır.
Sigara, kadınlarda düşük, ölü doğum, düşük ağırlıklı bebek doğurma ve âdetten erken kesilmeye sebep olur. Hem erkek hem kadında, üreme hücrelerinin şekil ve işlev bozukluklarına sebep olur ve kısırlığa yol açar. Sigara içen annelerin çocuklarının zekâları da olumsuz etkilenebilir.

Şekil 4.1 Kapalı ortamlarda pasif içiciler daha fazla dumana maruz kalmaktadır.

Sigara içmek, yaşlanmayı hızlandırır, ömrü kısaltır. Yani sigara içmek ağır çekimli bir intihardır. Kanser riskini arttırması ve çeşitli hastalıklara yol açması sigaranın ömür kısaltıcı etkilerindendir.
b. PASİF İÇİCİLİK
Sigara içilirken, ortama iki tür duman karışmaktadır. Bunlardan birisi ana akım dumanı olup içicinin akciğerine çekip sonra geri verdiği dumandır. İkincisi olan yan akım dumanı ise yanan tütünden doğrudan doğruya havaya karışan dumandır. Yan akım dumanı, içicinin akciğeri ve solunum yolunda filtre edilmeksizin ortama karıştığı için daha yüksek düzeyde zararlı maddeler içermektedir. Ortamda bulunan ve kendileri sigara içmeyen kişiler yani pasif içiciler, bu çok zararlı dumanı solumaktadırlar. Pasif içiciler sigaranın zararlı etkilerine sigara içicilerinden daha fazla maruz kalırlar (Şekil 4.1). Öncelikle gözlerde, burunda, boğazda yanma ve öksürük gibi belirtiler görülür. Ancak daha önemli olan, kahvehane, otomobil, iş yeri gibi kapalı ortamlarda pasif içici konumundaki kişilerin ciddi yan etkilere maruz kalmalarıdır. Pasif içiciler kalp damar hastalıkları, akciğer kanseri, bronşit ve süreğen akciğer hastalıklarına daha çok yakalanırlar.
Pasif içicilik, en fazla bebek ve çocukları etkilemektedir. Bu çocuklarda kanser dışı akciğer hastalıkları, astım ve alerjik hastalıklara yakalanma riski daha yüksektir. Bu çocuklarda ileri yaşlarda akciğer kanseri gelişme riski ebeveyni sigara içmeyen çocuklara göre 20 kat fazladır. Yine pasif içici durumundaki çocukların ileri yaşlarda sigaraya başlama oranları diğer çocuklara göre 2 kat daha fazladır.
Tüm bu zararlı etkilerden koruna-bilmenin en iyi yolu sigara içmemek ve içilen ortamlardan uzak durmaktır. İş yerlerinde, otomobillerde, çocukların bulunduğu yerlerde, okullarda, sağlık kuruluşlarında ve tüm kapalı alanlarda kesinlikle sigara içilmemeli, içenler uyarılmalıdır. Bu amaçla çıkarılan 4207 sayılı yasa ile toplu taşım araçları, eğitim ve sağlık kurumları ile beşten fazla kişinin çalıştığı devlet dairelerinde ve çalışma alanlarında, tütün ve tütün ürünlerinin tüketilmesi yasaklanmıştır. Ayrıca reklam yapılması ve 18 yaşından küçük kişilere sigara satışı da yasaklanmıştır. Sigara kullanımının azaltılabilmesi için gönüllü kişilerin yasanın uygulanışını kontrol etmesi önem taşımaktadır. Okullarda ve yaygın eğitim kurumlarında madde bağımlılığı konusunda verilecek eğitimin büyük önemi vardır. Anne ve babalar, çocuklarına bu tür maddeleri aldırmamalı ve yanlarında sigara içerek onlara kötü örnek olmamalıdır. Sigara içenleri uyarmak, içmeyenlerin kendi sağlıklarını koruyabilmeleri için zorunludur.
Sigara, kolay vazgeçilebilecek bir bağımlılıktır. Sadece birkaç gün kararlı bir şekilde içmemek sigarayı bırakabilmeyi sağlar. Bu sebeple içen kişilerin iradeli davranarak kesin karar vermeleri ve sigara içme yerine daha farklı uğraşlarla isteklerini bastırmaları gerekir. Örneğin; egzersiz yapmak, sakız çiğnemek, böylece ağız tadının yerine geldiğini ve nefes sıkıntısının azaldığını gözlemek sigarayı bırakmanın kolaylaşmasını sağlar.
Sigaraya bağlı nedenler yüzünden ülkemizde her yıl 300.000 kişi ölmekte, bir o kadar kişi de hasta ya da sakat kalarak ailesine ve devlete yük olmaktadır. Sigara, sadece ülkemizde değil tüm dünyada bir sağlık sorunudur. Sigaraya karşı yürütülen mücadele ile hem insanlar daha sağlıklı olacaklar hem de boşa giden büyük ekonomik kayıplar önlenecektir.
3. ALKOL BAĞIMLILIĞI
Toplumda çok yaygın olan sağlığa zararlı bağımlılıklardan biri de alkollü içeceklerin kullanımıdır. Bu bağımlılık, kişileri olduğu kadar aileyi ve toplumu da ilgilendiren pek çok soruna sebep olmaktadır.
Alkol, bünyesel ve psikolojik etkenlerin yanında kimyasal yapısı nedeniyle merkezî sinir sistemine yaptığı etkilerle bağımlılığa neden olur.

Koma: Bazı hastalık, kaza ve zehirlenmelerde anlama, duyma ve hareket kabiliyetinin tamamen veya kısmen kaybolmasıyla beliren derin dalgınlık durumudur.

a. Alkol ve etkileri

Alkol, birçok maddeyi içine alan genel bir terimdir. Alkol içeceklerin içinde yer alır, tıpta dezenfektan olarak kullanılır. Ayrıca otomobillerde donmayı engellemek üzere antifrizlerde kullanılır. Ucuz olduğu için kaçak içkilerde metil alkol (ispirto) kullanılır. Metil alkol, daha küçük moleküllü olduğu için kana çok çabuk karışır, beyin ve sinir sisteminde daha kısa sürede tahribat yapar. Metil alkol içilmesi, kısa sürede kalıcı körlüğe yol açabilirken buharı bile zehirli olabilir. Etil alkol, karbonhidratlar üzerine mayaların etkisi sonucu elde edilir. Metil alkol ise odun ve şeker pancarından elde edilmektedir. Alkollü içeceklerin üretiminde içinde karbonhidrat bulunan buğday, arpa, mısır, üzüm vb. maddeler kullanılır. Etil alkol de körlüğe sebep olabilir; ancak bu etkisi daha geç dönemde ortaya çıkar.
Alkollü içecekler, içerdikleri alkol oranına göre sertlik derecesi alırlar. En düşük alkol oranına sahip olan biranın bile, içinde etil alkol bulunduğu için zararlı etkileri vardır.
Alkol, alındığında mideden emilerek doğruca kana karışır. Sindirilmediği için yapısı hiç bozulmadan dolaşıma katılarak beyin, karaciğer, kaslar, akciğerler ve diğer organlara iletilir. Bu organlarda işlenen alkolden, metabolizma olaylarında kullanılmayan yararsız bir ısı enerjisi oluşur. Alkolün etkisiyle kılcal damarlar genişlediği için bu ısı, deri yüzeyinden ve solunum yoluyla kaybedilir. Aynı sırada vücut ısısı da düştüğü için çok üşümüş ya da donmak üzere olan kişilere kesinlikle alkol verilmemelidir. Alkol, geçici bir ısınma hissi oluşturmakla birlikte donmayı hızlandırıcı etki gösterir.
Alkolün bir kısmı, akciğerlerden solunum sırasında buharlaşarak atılır. Bir kısmı ise terle ve idrarla atılır. İdrarla atılan alkol aynı zamanda çok miktarda su kaybına da sebep olur.
Alkol, merkezî sinir sistemini etkileyerek denge bozukluğuna sebep olur. Hareketler arasındaki koordinasyon ve refleks hızları yavaşlar. Konuşma ve yürüme bozulur. Hareketler üzerindeki kontrol kalktığı için normal zamanlarda yapılmayan tutarsız davranışlar, aşırı neşelenme ya da yersiz ağlama, kavgaya eğilim ortaya çıkar. Aşırı alkol alımı sonunda hafıza kaybı ve derin uyku hatta koma durumu oluşabilir. Aşırı alkol alımı sonucu solunum ve kalp çalışmasını kontrol eden merkezlerin etkilenmesi ile ölüm görülebilir.
Kanın 1 litresinde % 0,1 oranında alkol bulunduğunda kas kontrolü, reaksiyon hızı ve düşünme yetenekleri azalır. % 5'lik alkol oranı ise hayati merkezlen etkileyerek öldürücü olabilir. Uzun süre alkol kullanılması vücudun birçok sistemine olumsuz etkiler yapmaktadır.

Alkolün sindirim sistemine etkileri: Alkol kullanımı sindirim bozuklukları, gastrit ve ülser gelişmesine sebep olduğu gibi beslenme bozukluklarına da yol açar. Alkolün işlenmesi için B vitaminleri gereklidir. Bu sebeple vücutta vitamin yetersizliği oluşur. Vitamin yetersizlikleri sinir harabiyetine neden olur. Buna bağlı olarak his ve hareket bozukluklarına yol açar. Böylece refleksler yavaşlar, görme, işitme, dokunma duyuları zayıflar, felçler meydana gelir.
Alkolle birlikte, genellikle abur cubur şeyler veya meze niteliğinde yağlı yiyecekler tüketilir. Bunlar da dengesiz beslenmeye sebep olur. Mide iç yüzeyinin tahriş olması sonucu doyma duygusu azaldığı için genellikle aşırı yemek yenir. Aşırı alkol alımı, bulantı hissi ve kusmaya sebep olur. Alkolün iştah ve sağlığa hiçbir olumlu katkısı yoktur.

Siroz: Çeşitli sebeplerle karaciğerin önce yağlanarak büyümesi, daha sonra sert bağ dokusuna dönüşmesi ve fonksiyonlarını yapamamasıyla sonuçlanan bir hastalıktır.

Alkolün karaciğere etkileri: Alkolün vücutta işlenmesi ve zararlı yan ürünlerinin uzaklaştırılması karaciğerde gerçekleştirilir. Bu nedenle aşırı yüklenen karaciğerde yağlanma ve büyüme görülür. Yağ hücreleri zamanla karaciğer hücrelerinin yerini alır, böylece karaciğer görev yapamaz ve sert bir bağ dokusu tarafından doldurulur. Bu durum siroz hastalığı adını alır. Karaciğer görevini yapamadığından hasta hayatını kaybedebilir. Sirozun başka sebepleri de olmasına rağmen alkol bağımlılıklarında siroz gelişme riski 8 kat daha fazladır.

Alkolün merkezî sinir sistemine etkileri: Alkol, beyne etki ederek karar verme ve kendini kontrol edebilme yeteneğinin azalmasına sebep olur. Aşırı sinirlilik, olayları olduğundan daha fazla büyütme, sağlıklı düşünememe, suça eğilim alkolün etkilerindendir.
Kas kontrolünün zayıflaması sonucu, tepki zamanı uzar, konuşma bozulur, ellerde titreme, kaslarda seğirmeler ortaya çıkar.
Duyu organlarının etkilenmesiyle çift görme, bulanık görme, işitmede azalma, denge bozukluğu ve baş dönmesi görülür. Mesafe ayarlama ve uyum yeteneği bozulur.
Ayrıca hafıza kaybı ve derin uyku görülebilir. Solunum hızı, kan basıncı, kalp atışları düzensizleşir ve vücut ısısı azalır.

Alkolün ruhsal durum ve davranışlara etkisi: Alkol, ruhsal ve bedensel çöküntüye sebep olan bir bağımlılığa yol açar. Alkol bağımlıları karamsar ve yorgun kişilerdir. Alkol, tepki süresinin uzamasına yol açtığı için özellikle sürücülerin kaza yapmalarına sebep olur. Alkol geçici bir güven duygusu vererek kişilerin normalde yapamayacakları davranışlara kalkışmalarına sebep olur. Aşırı hız yapma, tehlikeli araba sürme gibi davranışlar aşırı ve gereksiz güvenden kaynaklanır. Çabuk sinirlenme, hırçınlık ve kavgaya eğilim alkol bağımlılarında sık görülür.

Alkolün gebelikteki etkileri: Alkol kullanan gebelerin çocuklarında gelişim ve zekâ bozuklukları ile kalp anormalliklerine rastlanabilir. Düşük doğum ağırlıklı bebeklerin doğmasına sebep olabilir.
b. ALKOL BAĞIMLILIĞI
Alkol alımı ile kişi kendini rahatlamış, gevşemiş hisseder. Bu dönemde diğer olayları düşünmez, normal hayatında yapamadığı davranışları yapar. Ancak alkolün etkisi geçtiğinde sorunların çözümlenmemiş olduğunu görünce sorunlardan kaçmak amacıyla tekrar içme ihtiyacı duyar. Böylece bağımlılık oluşur. Alkol alındığında ağrıların dinmesi gibi alkolün bedensel etkileri de bağımlılık oluşmasında rol oynar. Zamanla alkole bağlı etkilerin oluşabilmesi için daha fazla miktarda alkol alınmasına ihtiyaç duyulur. Çünkü vücut alkolün etkilerine alışır. Bu olaya tolerans adı verilir. Tolerans gelişmesi bağımlılığın artmasına zemin hazırlar.

i. Sebepleri
Alkole başlama sebepleri arasında ilk sırayı arkadaş ve aile çevresi alır. Alkol bağımlılarının bir çoğu aile büyüklerinden.veya arkadaşlarından görerek alkol kullanmaya başlar. Oysa sağlıklı düşünen kişiler, bu tür davranışları örnek almazlar. Bazı kişiler, içki içmenin toplumda kendisine saygınlık kazandırdığını, bu yolla dost ve çevre edineceğini düşünür. Bir gruba dahil olma yolunun içki içmek olduğunu sanabilirler. Bazı kişilerse üzüntüsünü, yalnızlığını, kaygılarını unutmak ya da sevinçlerini paylaşmak için içtiklerini söyler. Bu yanlış bir düşüncedir.
İçki kullanımına genellikle daha az alkollü olan bira ile başlanır. Biranın az alkollü olması bağımlılık yapmayacağını düşündürür. Oysa bira dahil bütün alkollü içecekler, bağımlılığa sebep olabilir. Alkol bağımlılığının oluşmasında alınan alkol miktarı ve süresi önemli değildir.
Önemli olan sürekli ve artan dozda alkol kullanılmasıdır. Bira, şampanya gibi köpüklü içeceklerde alkolün mideden emilip kana karışması daha çabuk olmakta ve etkileri hızlı ortaya çıkmaktadır. Bira, alkole dayanıksız kişilerin bağımlı olmaları için önemli bir adımdır. Yaygın inanışın aksine biranın böbreklerin iyi çalışmasına hiçbir etkisi yoktur; aksine böbreklerin gelişimini bozar.
Çeşitli kişisel ve sosyal etkenler, alkol bağımlılığına sebep olabilir. Kişilerin zorluklarla baş edebilme gücüne sahip olmaması, bağımlı, zayıf karakterli olmaları da çözümü içkide aramalarına sebep olabilir. Bu kişiler, ayıldıklarında sorunların çözümlenmediğini görünce yeniden kaçış için alkole sığınırlar. Böylece problemler çözüleceğine, yeni sosyal sorunlar, hastalıklar, aile içi tartışmalar, iş yeri çatışmaları ortaya çıkar.

ii. Sonuçları
Alkol, davranışlar ve kişilik üzerinde birçok olumsuz etki yapmaktadır. Kişinin düşünme, değerlendirme, yorumlama yeteneğini azalttığı gibi davranış ve duygularını da olumsuz etkilemektedir. Giderek bunalıma düşen, ailesi, yakın çevresi, iş çevresi ve toplumla sorunları olan kişi, akıl hastalıklarına bile yakalanabilir.
Bu ruhsal etkilerin yanı sıra, önceden söz edilen çok sayıda organik hastalıklara sebep olan alkolü kullananlarda, sinir harabiyeti, vitamin eksiklikleri, siroz gibi kötü sonuçlar oluşabilir. Bu durum, daha fazla sağlık harcaması yapılmasına sebep olur.
Alkol aile içi tartışmalara, boşanmaya, yaralanma ve cinayetlere, geçim sıkıntısına neden olur. Ekonomik olarak sıkıntı çeken ailenin içki ve meze için para ayırması, ailenin diğer giderlerinin kısıtlanmasına ve giderek yoksulluğa sebep olur. Alkol bağımlısının iş veriminin düşmesi, işsiz kalması, iş kazasına uğraması da aile için sorun oluşturur. Aile içi huzursuzluk, özellikle çocukların psikolojik sorunlarının oluşmasında, okul ve iş başarılarının düşmesinde etkilidir. Alkol bir toplumsal sorundur. İçki alabilmek için para ihtiyacı duyan kişi hırsızlık yapabilir, cinayet işleyebilir. İçki içilen yerlerde sık sık kavga çıkar, öldürme ve yaralama olayları görülür. Peygamberimiz Hz. Muhammed bir hadisinde "İçki bütün kötülüklerin anasıdır." diyerek bu konuyu vurgulamıştır.
Trafik kazalarının oluşmasında alkollü araç kullanmanın büyük rol oynadığı bilinmektedir. Her yıl binlerce kişinin öldüğü, binlerce kişinin yaralandığı ve büyük maddi kayıpların oluştuğu kazaların önlenebilmesinde alkollü araç kullanmamak büyük önem taşımaktadır. Tüm bu sonuçları ile alkol, kişiyi yavaş yavaş ölüme götüren bir alışkanlıktır.
4. MADDE BAĞIMLILIĞI
Bazı kimyasal maddelerin insanın ruhsal durumu üzerine olumsuz etkileri olduğu uzun süredir bilinen bir gerçektir. Bu maddelerin bazıları tedavi amacıyla kullanılırken bir kısmı da geçici keyif verici etkileri nedeniyle kötüye kullanılmaktadır. Kötüye kullanılan bu maddeler, kişilerin sağlığını bozmakta, önemli sosyal sonuçlara, bu maddeleri kullananların sırtından haksız kazançlar elde edilmesine sebep olmaktadır.
Gençler, uyuşturucu madde kullanımı konusunda risk taşıyan bir gruptur. Bu grubun, uyuşturucu maddeler, etkileri ve bağımlılığın nasıl oluştuğu konularında eğitilmesi gerekir. Böylece gençler kendilerini ve çevrelerindeki kişileri bu zararlı alışkanlıklardan korumayı öğrenebilirler.
Sakinleştirici, keyif verici, uyarıcı etkileri olup zararlı etkileri bilinse de giderek artan miktarda alma ihtiyacı doğuran, bırakıldığında ruhsal ya da fiziksel yoksunluk belirtilerine sebep olan ilaç ya da maddelere uyuşturucu madde denir.
Uyuşturucu maddeler, kimyasal yapılarına göre merkezî sinir sisteminin farklı bölümlerini etkiler ve o bölüme özgü değişikliklere yol açar. Bir kısmı uyarıcı, uyanık tutucu, başka bir kısmı da hayal gördürücü özellikler taşır.

a. Uyuşturucu maddelerin etkileri
Uyuşturucu maddeler elde edildikleri kaynağa, kullanım şekillerine ve etkilerine göre çeşitli şekillerde sınıflandırılabilirler (Tablo 4.1).

Sanrı: Gerçekte var olmayan görüntü, ses ve kokuları hissetme durumudur.

Tablo 4.1'de belirtilen uyuşturucu maddelerin tümü merkezî sinir sitemi üzerine etkilidir. Bazı uyuşturucu maddeler tıpta ağrı dindirmek, sakinleştirmek, uyku vermek gibi amaçlarla ilaç olarak kullanılır. Bu durumdaki maddelerin satışı özel reçeteye bağlıdır. Sağlık Bakanlığı bu ilaçların üretilmesi, satışı ve tüketilmesini sıkı bir şekilde denetlemektedir.
Tedavi edici amaçla kullanılan maddelerin, hekim önerisi ile belirtilen süre içinde ve belirtilen miktarda kullanılması gerekir.
Bir ilaç ya da maddenin hekim kontrolü dışında, keyiflenmek, neşelenmek ya da sakinleşmek gibi amaçlarla kullanılması kötüye kullanım adını alır.
Ağrı kesici bile olsa ilaçlar rahatlatıcı etkileri nedeniyle hekim önerileri dışında kullanılırsa direnç artımı (tolerans) ve bağımlılık ortaya çıkabilir. Özellikle uyuşturucu nitelikteki ilaçlar, aşırı ve yanlış kullanım sonucu bağımlılığa sebep olur. Ameliyat sonunda bağımlılık gelişmesi buna bir örnektir. Benzer bir şikâyet için başkasına önerilen bir ilacın kullanılması ya da daha önce aynı kişiye iyi gelmiş bir ilacın gelişigüzel kullanılması da kötüye kullanım anlamına gelir.

b. Uyuşturucu madde bağımlılığı
i. Sebepleri

Madde bağımlılığına sebep olan faktörler üç grupta toplanabilir:
Maddenin yapısal özellikleri
Çevresel faktörler
Kişisel özellikler
Bu üç grubun hiçbiri tek başına bağımlılık sebebi değildir. Ancak bunlar birbirleri ile etkileşerek bağımlılığa yol açarlar.

Uyuşturucu maddenin yapısal özellikleri: Bazı uyuşturucu maddeler, yapıları gereği, bir kez bile kullanıldıklarında bağımlılık yapabilme özelliğine sahiptir. Uyuşturucu maddelerin büyük bir kısmının kullanıcıya, geçici keyif verme gibi yanıltıcı özelliği vardır. Ayrıca tedavi amacıyla kullanılan bazı ilaçların doktor kontrolü dışında kötü kullanımları da bağımlılığa sebep olabilir.

Çevresel faktörlerin rolü; Aile ilişkilerinin yüzeysel ve yetersiz elması, bireyler arası kopukluklar, aşırı kısıtlayıcı ya da serbestlik tanıyıcı dengesiz aile tutumları, kişilerin uyuşturucu kullanmasında rol oynayabilmektedir.
Çevresel faktörlerden bir diğeri de arkadaş ilişkileridir. Dengesiz arkadaşlıklar, zararlı alışkanlıkların yaygın bir davranış olarak benimsendiği gruplarda yer almak, uyuşturucuya başlamada etkili olmaktadır. Özellikle ergenlik döneminde çok önemli olan; bir gruba dahil olmak, arkadaşlar arasında kabul görmek gibi istekler uğruna gençler arasında uyuşturucu madde kullanımı yaygınlaşmaktadır.
Kendilerine maddi kazanç sağlamak isteyen ya da isteklerini yaptırmak üzere kişileri kendilerine bağımlı duruma getirmeye çalışan kişi veya örgütler uyuşturucu maddelerin temini, satılması, alıcı bulunması gibi konularda yoğun bir şekilde çalışmaktadırlar. Böylece özellikle lise ve üniversite gençlerini kendilerine hedef kitle seçmekte, önce çok düşük ücretlerle gençleri uyuşturucu maddelere alıştırmaktadırlar. Daha sonra gençlerin ödeyemeyeceği ücretler isteyerek onları bu para ihtiyaçlarını karşılamaları için satıcı duruma gelmeye zorlamaktadırlar.

Kişisel özelliklerin rolü: Madde bağımlılığı, daha çok gençlik döneminde ortaya çıkan bir bağımlılıktır. Çünkü gençler, ergenlikten itibaren çeşitli kimlik bocalamaları geçirmektedirler. Bağımsız bir kişi olmaya çalışırken bir yandan kendini iyi ya da kötü yönleriyle tanımaya çalışan, ailesinden kopmaya uğraşan, doğruyu ve yanlışı ayırmayı öğrenen gençler diğer yandan da duygusal bir fırtına içindedirler. Hem birilerine ait olmak hem de kendi başına bir birey olabilmek isteyen gençler, bu özellikleri ile madde bağımlılığı açısından risk grubunu oluştururlar.
Bu normal gelişim özelliklerinin yanı sıra madde bağımlılığını kolaylaştıran bazı kişisel nitelikler de vardır. Bunlar, yasakları deneme isteği, macera isteği, amaçsızlık, boşluk duygusu, sorumluluklardan kaçma isteği olabilir. Ayrıca isteklerini kısa yoldan giderme arzusu, kendine aşırı güven, başarısızlıkları örtebilecek yalancı güven duygusu verecek şeylere düşkünlük ve grup baskısına dayanamama da bu tür niteliklerdir.

ii. Sonuçları
Uyuşturucu maddenin özelliği ve kullanan kişiye ait özellikler, uyuşturucu madde bağımlılığının gelişimini belirler. Genel olarak madde bağımlılığı üç dönemde incelenir. Bunlar alışma, doyma ve düşkünlük dönemleridir.
Alışma dönemi: Bir kez denemek ya da ilaçları kötüye kullanmak şeklinde başlayan uyuşturucu madde kullanımının ilk aşamasında, aldatıcı, geçici keyif alma duygusu baskındır. Kişi, maddenin zararları konusunda yapılan uyarılara, keyif alma duygusu baskın geldiği için direnir. İstediği zaman bırakabileceğini düşünür.
Fiziksel belirtiler vücutta henüz kalıcı hasarlar oluşturmadığından tanı ve tedavi için en uygun zaman başlangıç dönemidir. Kişilerde yersiz ve dengesiz neşe, durgunluk, dalgınlık, unutkanlık, sıkıntı hissi, yeni gruplara katılma, her zamankinden çok para harcama gibi davranış değişiklikleri uyuşturucu alışkanlığının başladığını düşündürmelidir.
Doyma dönemi: Kişi günlük hayatına devam edebilmek için uyuşturucu bulmak ve kullanmak zorunda kalır. Kişi, maddeyi bırakabilme konusunda kendisine eskisi kadar güvenemez. Çünkü maddeyi almadığında yoksunluk belirtileri ortaya çıkmaktadır. İş ve aile ilişkileri bozulur. Daha fazla uyuşturucuya ve dolayısıyla daha fazla paraya ihtiyacı vardır. Zihinsel fonksiyonlarında, karaciğer, kalp ve sindirim sisteminde bozukluklar ortaya çıkar. Bu dönemde madde bağımlılığından kurtulabilmek için ciddi bir hastane tedavisi gerekir.
Düşkünlük dönemi: Bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir yıkım dönemi başlar. Çeşitli organlardaki doku harabiyetinin yanı sıra genel bedensel düşkünlük, direnç düşüklüğü, enjeksiyonlarla bulaşan bazı hastalıklara yakalanma görülür. Hepatit B, AİDS gibi hastalıklar aynı enjektörün birden fazla kişiye kullanılması sebebiyle uyuşturucu bağımlılarında çok sık görülmektedir. Halsiz, bitkin, kendine bile bakamayan bir kişi haline gelen bağımlı, ruhsal bir çöküntü içindedir. Madde bulabilmek için her şeyi yapabilir. Suç işleme eğilimi artar. Aşırı dozda madde alımı nedeniyle ölüm sık görülür.
Uyuşturucu maddeye karşı tolerans gelişmesi nedeniyle dozun giderek artırılması sonucunda aşırı dozun kullanılması beyin harabiyetine sebep olabilir. Bazen maddenin etkisi ile oluşan bilinç bulanıklığı da ne kadar doz kullanıldığının farkına varılmamasına yol açar. Bu şekilde aşırı dozda uyuşturucu madde kullanıldığında;
Aşırı huzursuzluk, ses, ışık gibi uyarıcılara aşırı tepki,
Hayal görme,
Terleme, bulantı, idrar ve dışkıyı kontrol edememe,
Kan basıncı, kalp atımı ve solunum düzensizlikleri,
Denge bozukluğu, titreme, nöbet geçirme, bayılma,
Derin koma ve ölüm ortaya çıkabilir.

Resim 4.3 Uyuşturucu maddelerin bulundurulması da suçtur.

Madde kullanımı, son yıllarda özellikle gençler arasında hızla yayılmaktadır. Gençliği iş göremez hâle gelmiş, uyuşturucu batağına düşmüş bir ülkenin gelişmesi mümkün değildir. Gençleri madde bağımlılığından korumanın en iyi yolu onları, bu maddeler konusunda eğitmektir. Yasalarımıza göre uyuşturucu maddelerin imali, ithali, alımı, satımı, bulundurulması, alımına yardımcı olunması, sahte reçeteyle alınması suç olarak kabul edilmektedir. Bu suçların işlenmesi ağır ceza kapsamına girer (Resim 4.3).
5. SİGARA ALIŞKANLIĞI VE ALKOL, UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞININ TEDAVİSİ
Madde bağımlılığının tedavisinde erken teşhis ve tedavinin önemlidir. Bağımlılığın ilerlemesi tedaviyi güçleştirmekte, tedavi süresini uzatmakta ve vücuttaki hasarı arttırmaktadır.
Bağımlılık tedavilerinin diğer bir ortak noktası da tedavilerin başarılı olabilmesi için mutlaka bağımlının kendisinin istekli olmasının gerekliliğidir. Zorlayıcı önlemler tedavide yeterli olmamaktadır. Bağımlının kendi durumunu değerlendirebilmesi ve kurtulmayı istemesi ise tedavinin başarılı olmasında önemli bir adımdır.

Tütün bağımlılığının tedavisi: Tütün kolay bırakılabilen bir maddedir. Bırakmaya karar veren kişilerin tam bir kararlılık içinde olması yeterlidir. Çekilen nefes sayısının azaltılması, belli saatlerde sigara yakılması, yarısında sigaranın söndürülmesi, her gün daha az sayıda sigara içilmesi gibi yöntemler kullanılabilir. Sigara doğrudan doğruya da bırakılabilir. Önemli olan ilk birkaç gün sigarasızlığa dayanmaktır. Bu arada sakız çiğnemek gibi yöntemlerle sigara içmeyi unutmak mümkündür.
Bir kez deneyip başaramamak, hiçbir zaman başarılamayacağı anlamına gelmez. Unutulmamalıdır ki her gün binlerce kişi sigarayı bırakmayı başarmaktadır. Gelişmiş ülkelerde her yıl sigara içenlerin sayısı % 1,1 azalmaktadır.
Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi: Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığın tedavisi iki aşamalıdır. Birinci aşama, vücuttan alkol ya da uyuşturucu maddenin uzaklaştırıldığı, yoğun yoksunluk belirtilerinin giderildiği tıbbi tedavi aşamasıdır (detoksifikasyon). Bu aşama hastanede yatırılarak tedaviyi gerektirir. Hasta, yoğun tıbbi gözlem altında tutulur. İkinci aşama ise bağımlılığın sebep olduğu sorunların giderildiği, kişinin yeniden topluma kazandırılmaya çalışıldığı rehabilitasyon dönemidir. Bu dönemde, kişinin niçin zararlı alışkanlıklara tutulduğu irdelenir, sorunlarının çözümüne çalışılır, bu alışkanlıklar yerine olumlu tutumlar geliştirebilmesine gayret edilir. Yeniden işine, evine, ailesine dönmesi, varsa kötü arkadaş çevresinden uzaklaşması, kendine güvenini kazanması sağlanmaya çalışılır. Rehabilitasyon döneminde hastanın ailesinin yakın desteğine ihtiyacı vardır. Sağlığa zararlı alışkanlıkların tedavisi için hastanelerin psikiyatri bölümlerine, bu konularla özel olarak ilgilenen gönüllü kuruluşlara, AMATEM (Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi) gibi özel dal hastanelerine başvurmak yeterlidir. Sağlığa zararlı alışkanlıklardan korunma, tedaviye göre çok daha kolay ve ucuz yöntemlerden oluşur.
Bu amaçla;
Özellikle ergenlik döneminde gençlere, içinde bulundukları dönemin özellikleri öğretilmeli, yersiz endişelere kapılmaları engellenmelidir.
Gençlere boş zamanlarını olumlu uğraşlarla değerlendirebilmeleri için ortam hazırlanmalıdır. Spor ve sanatsal faaliyetler için ortamlar sağlanması ile gençler boş zamanlarını değerlendirecek imkâna kavuşurlar.
Kişilere, dinlenmeye, hobilerine ve spora zaman ayırmaları gerektiği anlatılmalıdır.
Aile içinde sevgi ve saygıya dayanan yakın bir iletişim kurulabilmen, aile bireyleri birbirlerini dinlemeli ve sorunlarını birlikte çözmeye çalışmalıdır. Sorumluluklar paylaşılmalı, gençlere de çeşitli sorumluluklar verilerek yerine getirmesi beklenmelidir.
Başarısızlıklar karşısında direnme gücü kazanması için gençlere destek olunmalı, sorunları çözme yolları aranmalıdır.
Gençler, aileleri tarafından aşırı baskı altına alınmamalı ancak başıboş da bırakılmamalı, denetlenmelidir.
Arkadaş seçimlerinde dikkatli olunmalı, zaman zaman bu arkadaşlıkların neler getirip neler götürdüğü değerlendirilmelidir.
Sürekli ve düzenli sağlık eğitimleri yapılarak madde bağımlılığı konusunda merak uyandırmadan bilgi verilmelidir.
Sağlığa zararlı alışkanlıklardan uzak durma konusunda çocuklara ve gençlere örnek olunmalıdır.
Özellikle uyuşturucu maddeler konusunda daha etkin polisiye önlemler alınarak üretimi, yurda sokulması, satılması, kullanılması engellenmelidir.
Gençler bilgi sahibi olmadıkları ortamlarda bulunmamalıdırlar. Böylece, istekleri dışında kendilerine uygulanabilecek uyuşturucu maddeler gibi tehlikelerden uzak durabilirler.
Özellikle sigara dumanının yoğun olduğu bar, kahvehane vb. yerlerden uzak durulmalıdır.
Kendine ayırdığı zamanları ilgi ve yetenekleri doğrultusunda zevk aldığı etkinliklerle doldurması gençleri zararlı alışkanlıklardan uzak tutacaktır.
Madde bağımlılığı ile mücadelede bilimsel yöntemleri kullanma konusunda duyarlı davranmalı ve istekli olunmalıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Bağımlılık nedir?
2. Sigaraya başlama sebepleri nelerdir?
3. Sigaranın solunum sistemine etkileri nelerdir?
4. Sigara kullanımının gebelikteki etkileri nelerdir?
5. Pasif içicilik nedir?
6. Alkol kullanımının sinir sistemine etkileri nelerdir?
7. Alkol bağımlılığının sonuçları nelerdir?
8. Uyuşturucu madde nedir?
9. Uyuşturucu madde bağımlılığının oluşmasında çevresel faktörlerin rolü nedir?
10. Uyuşturucu maddelerin fiziksel ve ruhsal etkileri nelerdir?
11. Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı tedavisinin aşamaları nelerdir?
12. Madde bağımlılığından korunmak için ne gibi önlemler alınabilir?
 
   
  Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol